17 Şubat 2012 Cuma

Hiç in Romanı







Üçüncü kez kaynatıyordu ısıtıcıdaki suyu. Siyah fincanına annesinin çeyizinden kalma gümüş yemek kaşığıyla doldurduğu kahve, dipteki suyu emmiş, çoktan nemlenmişti...
Ayağında yine o yarı ıslak banyo terlikleri vardı. Durdu, çorabını çıkardı, nemli parmaklarına, soyulmuş ojelerine baktı. Hayat nasıl bu kadar berbat olabilir diye geçirdi içinden. Sahi nasıl bu kadar berbat olabilirdi, bilemedi. Kaynayan suyun buharını tuttu yüzüne. Cilde iyi geldiğini okumuştu. 
Yüzünde kırışığı yoktu, belki bundandı. Belki değildi, irdelemedi.


Ne zamandır yemiyordu ama açken bile kadındı. Neleri düşünüyordu. Perdeyi kenara sıyırdı, yoldan geçenlere baktı. Baktı, bir bir saydı. oysa saymayı bilmezdi.


Dünyada bir yerde bir hiç vardı.
Her gece yok olmaya yatardı

Bir yudum aldı kahvesinden, sokağa baktı. Yağmur mu yağıyordu, sokak mı yıkanmıştı anlayamadı...