28 Kasım 2012 Çarşamba

Samimiyetsiz Kelimeler Ansiklopedisi

-rezerve-

Buralar kelimelerle dolup taşacak.
ama şimdi değil.
var, az daha zaman var.

:)

9 Kasım 2012 Cuma

Filmler ve Şehirler

Sevgiliden ayrıldığıma üzülmüyorum da favorilere ayrıldığım film ve şehirlere üzülüyorum en çok. Siliyorum birer birer, her biri bir hikâye, her biri bir yaşan-ma-mışlık.
ve her eksik şey can sıkar.
Sıkılıyorum.

Dönsem, dönemem
zaten neden döneyim?

Bir de yeni bir söz öğrendim çok sevdim: ''Mükemmel biri değildim belki ama beni beklemen gerekirdi, buna değerdim.'' The Expendables

öyle yani.



bu şarkı nerden aklıma geldi şimdi bilmem, lise mezuniyetimde söylemiştim. Hatta sevdiceğim yanıma gelip 'annem çok beğendi şarkıyı' demişti. Ah nasıl tarifsiz mutluluktu o.
*Arabesk usulü klip için kusura bakmayın. bunu bulabildim:)

8 Kasım 2012 Perşembe

Ali Ağaoğlu, Ağaçlar ve İnsanlar

1453 projesi.
Lüks binalar, manzaralı daireler, siz hayal edin biz yapalımlar.

İnsan yeni ev alırken içinden dışına en güzeli olsun istiyor. Sonra site olsun, geniş bahçesi, garajı, park alanları olsun istiyor.
Bankalara koşuluyor, krediler alınıyor. genelde çalışan eşlerin birinin maaşı feda ediliyor (bir örnek sadece)
Firmalar da pek tabii bu talebi değerlendiriyor.
var mı buraya kadar yanlış olan?
ben söyliyim yok.

Şimdi gelelim fidanlar ağaca, ağaçlar ormana kısmına.
Bu işe dur diyecek olan Ali Ağaoğlu ya da bir başka inşaatçı değildir. Onlar sistemin adamlarıdır, amaç müşteriye iyi hizmet edip iyi paralar kazanmaktır.
Bu yüzden büyüdükçe büyür,
kazandıkça kazanırlar.

Bu adamlar
bu cüreti nereden alıyorsa senin muhatabın odur.
İsim önemli değil, zamanla değişiyor çünkü o. Kim gündemdeyse. Şimdi de Ağaoğlu işte. Bu ülkede ağaç sadece İstanbul'da mı kesiliyormuş, sadece Ağaoğlu grubu mu kesiyormuş? Hayır bunlar önemli değil çünkü Ali bey meşhur, çünkü o çok zengin, çünkü arabaları, saatleri saymakla bitmiyor. Çünkü toplumsal linç onun üzerinden ilerliyor.
Linç ederken bile sürü psikoloji hâkim.

Aklın var ey insan başlasana izni veren kurumdan, bak bakalım ucu nereye çıkıyor?
Aman sen yorulma, biz söyleyelim suçlunun Akp'nin kendisi olduğunu.
Akp'yi meclise kim soktu halk.
Bak demek ki çatışma Ağaoğlu'yla çevre dostları arasında değilmiş.
halk-halk çatışmasıymış.
Olay bundan ibaret..

Ona oy verenler çevreyi zaten umursamıyor. Bunu anlamak için ülkedeki herhangi bir şehre bakın, Toki'ye, hes'lere, Hasankeyf'e, doldurulan denizlere bakın.

Her şey para, her güzellik sermaye.
Orospu kafası işte.
mesele bu kadar.


--1453 projesi sadece örnek. orman var mı yok mu spekülasyonlar çok ve doğrusu ne ben de bilmiyorum. Ama bahsettiğim gibi doğrunun ne olduğu önemli değil.
Bunu sadece Ağaoğlu'na has sanıp gündeme taşıyanlar var, bu işi yapanlardan daha rezil. Esas sorgulanacak olan kapitalizmin kendisiyken insanlarla uğraşmak küçük beyinlerin işi.

Ve her şeyi yanlış anlayan insan türü var ya işte bunu da yanlış anladı. kendisine devletin onay verdiği şirket sahibinden etik olmasını bekledi.
Bu kadar aptal olabilmeniz beni delirtiyor.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Kendini Seviciler

Her şeyin başı sevgiymiş, kendimi sevmeye başladığımda anladım. Sait Faik'in benzer bir cümlesi  vardı ''bir insanı sevmekle başlar her şey'' diyordu. Daha ilk orta okuldu belki. Üçüncü kişiyi işaret ettiğinden hiç katılmadım. Katılmadığım ama reddetmedim de. Mesafeli durdum sadece. Kutuya koydum beklettim, bekledim.
***
Bir şeyler üretebilmek ve başarılı olmak istemişimdir her zaman. Yapabileceğimin en iyisini minimum hatayla yapmak.
Keşfetmek isterim, her gün yeni bir şeyler, yeni yerler, yeni isimler, yeni hikâyeler öğrenmek.
Sanata dokunmak, sanata bulaşmak,
spora kavuşmak, dinç uyanmak.
Hür olmak ve iradenin farkında olmak.
Modern hayatın bilinçli bireyi olmak. Ve bu bilincin getirisi kaygı ve gerginlikten yılmamak.
Tüm bunları yaparken hırsın tutkusuyla kendini kaybetmemek.
Tutunamayan edebiyatı yapmamak.
Geldiğin yerle vardığın yer arasındaki yolu egolarına alet edip gösteri amaçlı kullanmamak,
kendini üstün görmemek. Erdemle gelen tevazu.
Bilme-öğrenme şerefine mazhar olabildiğin için kendini sever ve gururlanırsın hepsi bu...
tüm bunlar insanın kendi gönlünü hoş tutma yöntemleri. Üstünlüğün yalnızca üç gün önceki kendine değil mi?

İstediğin insanı olmak için kendine fırsat verdiğinde zayıf kalan yanın, sakarlığın, utançların ve hatta bilmediklerinden utanmıyorsun.

Sonra işte sevgi geliyor, asla narsizm değil. Saf sevgi bu, yalnız kendini ilgilendiren gözlerini parlatan, yoluna devam ettiren..

Kendine benzeyen insanları seviyorsun sonra. Sevmediklerin, bilmediklerini de onlarla öğreniyorsun.
Böyle böyle sevgi dolu bir dünya oluyor.
oluyor yani.
yani.

Maria Callas, Sia, Hector Berlioz. ve şu sıralar kimi keşfetsem ben gibi yay burcu çıkıyor. Chomsky, Saussure gibi.
-Tamam yavaş olayım,abartmayayım dimi, evet tamam :)
Herkesin bir mutlu olma yolu var. İşte bunlar hep mutluluk.

Ve farkında mısınız bilmiyorum ama -kime konuşuyorsam artık- bu yazı samimiyetimin miladı. Hoş yazdıklarımın arkasından duramayıp yarın bile tersi bi şey yazabilirim ya neyse. Yay işte değişken burç ben ne yapayım:p

Manifestoma ''absürt bir dünyada tutarlı olmak zorunda mıyız?''ı bu yüzden yazdığım doğrudur. 

*2 yazı önce bahsettiğim iki hafta deneme süreli eski sevgili onuncu günden itibaren hayatımdaki varlığına eski sıfatıyla devam ediyor iyi mi! Tutarlı, sürerli bir aşk dizisi yazamayacak mıyım ben yahu:s

Huzurla kalın.