25 Nisan 2014 Cuma

Kendiliğindenliğin Biricikliği Üzerine

Bu benim kitap ismim. Biraz önce aklıma geldi.

Makul bir konu, biraz çalışırsam 5 yıla iyi bir iş çıkarabilirim gibime geliyor:)

Bir şeyleri dürtülüp güdülmeden yapmak. Nezaketi, sürprizi, ödevi  belki.. aklı başında bir insandan beklenen bir özellik değil mi zaten?

Bunu bir düşünün =)

20 Nisan 2014 Pazar

Her aşk bir haksızlık, her haksızlık bir ''never again''


''Katedralin saati yediyi vurduğunda gökyüzünde pembe renkli, berrak, tek bir yıldız vardı; geminin biri kederli bir veda çığlığı attı; yaşanabilecekken yaşanmamış tüm aşkların sıkıntısını bir Gordiyon düğümü gibi hissettim gırtlağımda.'' *


Benim galiba aşkla kimyam uyuşmuyor. ''Bu kez doğru insanı buldum!'' dedikten, kelebekleri karnımda hissettikten çok değil 3-5 ay sonra kendimi hangi şarkıda canım daha fazla yanabilir arayışındayken buluyorum.

Bitsin diyen ben oluyorum. Çünkü benim aşkım, sevgim, sadakatim ilişkiyi devam ettirmek için yeterli olmuyor. Karşının belki umursamazlığı, belki gururu bitirme kararını onaylıyor -hem de ne güzel onalıyor- ve iki kişinin rızasıyla gerçekleşiyor ayrılık.

Ben artık ilişkide bu evreyi yaşamak istemiyorum, taşıyamıyorum da zaten... Acı, giderek azalacağına sanki daha fazla keder, daha fazla hüzün, daha fazla şiir hakim oluyor hayatıma.

Benim gibi duygusallık sevmeyen, -dahası nefret eden- birisi için epey yadsınacak bir durum istenmeyene evrilmiş olmak. Kendime tahammül edemiyorum, kızıyorum; çoğu da üzülüyorum. Son düşmüşlük tarihinin üzerinden belki bin geçmiş, matematiğim uyuşuyor, hesaplayamıyorum. En son ne zaman görülmüş böyle büyük yenilgi derken karlar altındaki Sarıkamış'a rastlıyorum. Besmeleyle çıkılan bu yolda son nefesler ahh diyor, ve beyaz ölüm umut ve hayallerin üzerine hoyratça yağıyor. Ben ki bir atın üzerinde tüfeğiyle kavga eden Enver oluyorum. Engel olamamayı, aciz kalmayı yakıştıramıyorum şânıma. Kanattığım tarihten utanıyorum çoğu zaman da...

Artık,
kendimden kaçmak, zihnimi meşgul etmek için iki saat spor yapıyorum, daha fazla ve daha hızlı kitap okuyorum, heykel - mimarî gibi -daha önce âlâkamın olmadığı- mecralarda geziniyorum, yağlı boya, akrilik, kimi zaman da mürekkeple boyanmış tuvallerin içinde saklanıyorum, gündemi takip ediyorum. İyi de malzeme çıkıyor; çünkü her şey yanlış. Her daim sinirlenecek bir demeç, yasa, uygulama, gaf, yüzsüzlük bulunabiliyor. Sinirlenmeyi üzülmeye tercih ediyor, savunma mekanizmasının oklarını sinir uçlarına yöneltiyorum.

Absürt bir şey aslında 4 aylık ilişkiyi unutmanın 4 aydan fazla süreye mâl olması. Ve bu dört aylık sürecin her günü o adamı akla getirmekse trajik.
Belki haksızlık yaptığını düşündüğüm için bu kadar acıtmıştır, belki şu belki bu. Bilmiyorum ama yoruldum.

Sonsuzluğu düşlemek istiyorum, sonsuzu ve netliği ve derinliği. Denizin dingin dalgalarını, havanın berraklığını, göz kamaştıran güneşi, yeşeren otları, yürümeye başlayan tay şaşkınlığını, gündoğumunu, domates peynir uyumunu. Yetinmeyi, sevinmeyi, güzel sevmeyi ve elleri... 


*Benim Hüzünlü Orospularım, Gabriel Garcia Marquez

Aslında Ahmet Hamdi Tanpınar'a Ait olmayan Şiir

Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihâyetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihâyet bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Sen say ki ben hiç ağlamadım
Hiç ateşe tutmadım yüreğimi
Geceleri koynuma almadım ihâneti
Hele nihâvend hele buse hiç geçmedi aklımdan
Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın
İçimin nehirlerinden
Evet yangın
Evet salâş yalvarmanın korkusunda talan
Evet kaybetmenin o zehirli buğusu
Evet isyân
Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
Bu sevdâ biraz nâdân
Biraz da hıçkırık tadı
Pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdâm
Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felâketiydi yaşamanın
Yine de
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihâyetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihâyet, bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Beni affet
Kaybetmek için erken
Sevmek için çok geç

--Tanpınar'ı okuyan ve kavrayan birisi için bu şiirin ona ait olduğuna inanmak oldukça güç. Üslûp mesela başlıbaşına aykırı. Yayımlanmış şiirleri arasında da yer almıyor. Nereden, nasıl türedi bilmiyorum. İbrahim Sadri hazır hayattayken buna açıklık getirse iyi olacak.
Belki Tanpınar aşıktır, böyle bir şeyi kaleme alışmıştır olamaz mı? İhtimallere itibar ederseniz tabii ki her şey mümkündür =)
Şiiri sevdiyseniz Tanpınar'ınki farz edip mutlu olabilirsiniz, yüksek edebiyat zevkinizin sefasını sürün ^_^