14 Kasım 2015 Cumartesi

Hiçi sevmek, hiç sevmek: Nihil Duygular

Hiçe meylim var.
(Çok önce demiştim bunu. Şimdi yineliyorum)
Hiçe hâlâ meylim var.

-hiç mi dolar, meyil mi solar bilmiyorum.

Lafügüzaf

Meselem mevsimlerle değil, iklimle.
Anlıyor musun, sade iklimle.

7 Kasım 2015 Cumartesi

21 Temmuz 2015 Salı

Kırık Kefe

Epeydir, hayli zamandır. İnsanlar hakkında yanılmıyordum.
Ta ki bu geceye kadar.
Benim apayrı kefeye koyduğum insan meğerse bambaşka terazilerde grammış, kiloymuş..
Fark ettim,
Kefe çürüdü bir gecede, tuz buz oldu demir.

Ah hayat, ah benim erkeklerim!
Sonunda üzülmediğim bir film yazamayacak mısınız hiç?

30 Mayıs 2015 Cumartesi

MAKUL AŞK: YİNE GÖNLÜM KARARDI



  yine gönlüm karardı,
oysa çok umutluydum...

Aptallarla uğraşmak zaten yetmiyormuş gibi hayatıma yeni giren zekilerin 'aptal gibi davrananıyla' da uğraşmak zorunda kalıyorum. Üstelik sevgilim diyorum adama. Aşkım maşkım.

İnsan bir ilişkide yapması ve yapmaması gereken şeyleri nasıl bilmez? Biliyorsa neden uygulamaz?

Çıldıracağım.


Hep böyle oluyor, niye oluyor?
Akıl diye bir şey yok mu, akıllılık ân mahsulü bir his mi acaba?

1,2,3 puuufff, bak işte uçuyor güzelce...

Ve peki 
Tanıdığım o makul aşkı ben nasıl muhafaza edeceğim?
O hep düşünceli,
kibar,
ilgili,
sorumluluk sahibi,
neşe saçan,
dürüst,
olgun,
keyifli,
tek eşli,
afrodizyak insan ne zaman değişmeyecek, değişmeye ihtiyaç duymayacak, Hep o en baştaki gibi kalacak, sevgisi artacak sadece?

Makul aşk diye bir şey de mi yok acaba? daima akıllı olmak gibi ütopik bir şey mi o da?



Bir gün sinirden öleceğim.
evet biliyorum
öleceğim.

P.S. Erkeklerle ilişkili yaşanmıyor, ömürden ömür gidiyor. (KESİN BİLGİ)


3 Mayıs 2015 Pazar

soyut zihniyet

Mutsuzluktan ölmek üzere olan halkımızı bir gecede hayata bağladılar.
hem de başka köyün şarkılarıyla.

Biz bu dili bilmiyoruz ama ne güzel çalıyor kemanı o efendi. şu ahenge şu sese bak, acı bir olayı anlatıyor olmalı. Sevgilisinden mi ayrılmış ki?

Bey kalk bak bakalım, heykeller gölge vermeye başlamış mı? Al şu toz bezini, freskler küfleniyor tavanda.

Herkes nasıl da aynı, böyle bakınca görünmüyor hangisi diplomalı, hangisi yazın mayolu.

Allahu ekber, inanmayanları yakacağız.

Tanrı uludur, tanrı uludur...

Niye böyle diyor Bilal-i Habeş? O sözleri anlamak istediğimizi de nereden çıkardınız?

2 Mayıs 2015 Cumartesi

ASANSÖR FANTEZİSİ: DANS CET ASCENSEUR, EN APESANTEUR



Bir şeyler anlat sevgilim, susayım sana.

aaaaahhh  


ilkokul öğretmenini, aklında kalmayan isimli çiçekleri anlat.


aaaaahh en apesanteur


her gün gittiğin yolu, hep oturduğun sandalyeyi anlat.

Pourvu que les secondes soient des heures

öğrenmek istediklerini, terk ettiklerini anlat.

aaaaahhhhh




sevmelerini anlat, küsmelerini, gidişlerini, kırılışlarını.

aaaaaaahhh en apesanteur

nefretlerini, şarkılarını, bitiremediğim kitapları anlat

pourvu qu'on soit les seuls

bir daha aslalarını, anlarını, andığını anlat 
ve neden sonra adını bir türlü yazamadığın o şarkıyı mırıldan kulağıma. 

Tam da burada, şimdi bu asansörde.

dans cet ascenseur



28 Nisan 2015 Salı

Le Misantrophe ya da Kırılmışlığımız


hep insan,
her insan bir hayal kırıklığı.
ve her kırığın sonu misantrophy..*

Hayat dediğimiz galiba hümanizmden misantrophye giden bir tren. Bilmem ki ring tur mudur, başladığı yere dönüyor mudur?

Elimde, avucumda kırıklar... sonsuz kırıklar... yenilenen kırıklar.. tedavi edildikçe başka taraflardan kendini gösteren kırıklar...

Tanrım, delirme hakkımı şimdi kullanabilir miyim?
peki.





*misantrohpy: insanlardan nefret etmek, ürkmek veya sevmemek

21 Nisan 2015 Salı

Uzlaşabilmek or not.


         Nasıl güzel başarıyorlar uzlaşabilmeyi, aynı parantez içinde yer alabilmeyi. Kıvrılmayı, bükülmeyi, kabullenmeyi...
Ben daha ''olmamış''ım galiba; çünkü uzlaşıdan anladığım tek şey gitmek. Çünkü başka çözümü yok, çünkü orta yok,
yol hiç yok.
Hep savaş, vira savaş, hemvare savaş.

          tarifsiz
          yoruluyorum.

Kurtulmak için önüme Sevr Antlaşması koysalar zerre tereddüt etmeden imzalarım, her seferinde. Zira en iyi uzlaşma yok olmanın kendisi bence.

        öğrenilir mi ki aksi, mümkün müdür savaşmadan yaşamak?



- ''ne sevdam bitti ne kavgam''

31 Mart 2015 Salı

Çözüm süreci şiiri: Yokuş Yol'a

Turgut Uyar yazmış, benim belkimdi.

güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
kürdistan'da ve muş - tatvan yolunda bir yer kanar

muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar

sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar

bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar

muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar

el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar

9 Şubat 2015 Pazartesi

Sığamıyorum

Ne bir bedene, ne bir beyne, ne bir ideolojiye, ne yeryüzüne, ne gökyüzüne ne denize ne benze...sığamıyorum.
Küçülmek istiyorum sanki sığmak, sanki sığınabilmek için. Küçüle küçüle biteyazmak, unufak olmak... mümkün müydü başladığımız yere dönebilmek? Mümkünlük mümkün müydü aslında?
Peki var olmak buysa yok olmak neydi?

"ha biz varız
ha biz maskeli balo
saygıya durup üstün bir gecede
bir sır payı katlayıp
sade bir kahveden
keyifsiz bir detayın hükmüyle
ha biz yokuz
ha biz seferde"*

*Cahit Zarifoğlu

27 Ocak 2015 Salı