23 Ekim 2013 Çarşamba

AHMET OLMAK YA DA KENDİ HİÇLİĞİMİZ

Ahmet işte ya, hatırlarsınız. Hababam Sınıfı'nın mert çocuğu. Ahmet olarak doğdum ben, isterdim ki ahmet olarak da öleyim. Ama tabağıma tek dilim patates dışında bir şey konulmamasını kabullenebilir miyim? Dürüstlüğün açlık ve insansızlığı doğurduğu bir zamanda tercihim ne kadar hissiyatlı olacaktı ki? Hoş sanki doymaz mıydım yanındaki bi dilim ekmekle?
Elbet doyardım da ben hiç o Ahmet olmadım. İşim özü bu.

Ben zaten kim olabilirim ki,  anca varlığımın yokluğunda boğulurum.
Yokluk demişken biz hep Allah'ın yaratma gücünden bahsediyoruz. gökler yerler, alemlerin rabbi. eyvallah.. ama bu rabb'in yok etme gücü de var.
Hani milyon yıldır ne yok oldu?
hımm...dinozor? (benim aklıma başkası gelmiyor) Evrimi geç Allah yok etti olsun misal. Ee başka? 500'lerde kızlar gömülürken, 1000'lerde hac yolu kapatılırken, 1300lerde, 1800lerde savaşırken zulmederken,, 2000de zina kol gezerken.. Ne yok oldu mesela?
Lut kavmi? battı gitti. vardan yok mu oldu. hayır, öldü.
Ölmek yok olmak mı? Hayır.
e o zaman tanrı varsa bu dünya'dan elini çekmiş olduğunun göstergesi olmaz mı? var etme gücünü kullanıyorsa yok etme gücünü neden kullanmıyor? sona mı saklıyor dersiniz?
biri olsa da tartışsak ne güzel olurdu.

yok olan biri var mı? en zalimi bile ölüyor işte.
bir yok olamadık ya ona yanarım be sevgilim.

al ahmet bu da sana :p