30 Kasım 2011 Çarşamba

Modern Hassasiyetler -Amores Perros-

Yeryüzündeki tüm canlılar eşit gözümde: Bitki olmuş, hayvan olmuş, insan olmuş fark etmiyor. Kapladığımız alan bir nefeslik nihayetinde, aynıyız. Nefesimiz bittiğinde de yok olmaya mahkumuz. Hepsi bu kadar.


Hep kınadım- kınıyorum- dünyaya egemen olan insanın diğer canlılara üstünlük taslama rekabetini. Hayvanlara yapılan işkenceleri, doğa tahribatını, su katliamını,... bahçeden boş yere koparılan çiçeğin, durakta beklerken yolunan ağaç yaprağın hatta...
Neyse, gelelim esas mevzuya. Hayvan hakları aktivistlerine bilmiyorum kaçınız dikkat etti ama uzun zamandır takip ediyorum ben portföylerini. Çoğu; hali vakti yerinde, güzel semtlerde oturan, güzel giyinen, güzel kokan ablalar. Oysa bizim mahalledeki başıboş hayvanlara sahip çıkan ablalar hiç de böyle değil. Kendi yediği bir tas yemek, kalan tencereyi o muhtaçlara veriyor. Nasıl samimi. bunu iyilik olsun, bilinsin, birileri görsün diye de yapmıyor. Seviyor sadece, içinden geliyor.


Diğer ablaların oturduğu mahallede -ya da sitelerde mi demeliydim neyse- köpek yaşamıyor. belki kediler uğruyordur arada bir. Bilemiyorum.


Her şey sahte, her şey yapmacık. Barınağa mı gidilecek. Hoop basına haber verelim, yardım mı toplanacak? Fotoğrafçıları çağıralım. Amaç kamuoyu yaratıp duyarlılığı artırmak-mış-. Gerçekten buna inanan var mı acaba çok merak ediyorum.
Bu -çoğu kocadan zengin olan- ablalarımız hayatlarında mutlu değil. Yolunda gitmeyen bir şeyler var. Rutin gez- dolaş- harca halleri de tatmin etmiyor artık. N'apıyor? Kendine yeni bir uğraş ediniyor, seviliyor bu yolla. İşe de yarıyor ne güzel, ruhu doyuyor. Saygı duyuluyor  kendisine. Bundan iyi mükafat mı olurmuş?! 


300 liralık parfüm sıkarken aklına aç çocuklar gelmiyor, günlüğü 5 dolar olan işçiler gelmiyor, 20 lira için öldürülen adamlar gelmiyor, parfüm deneylerinin hayvanlar üzerinde yapıldığı hiç gelmiyor..
-öyle ya tabii-


Okul dönüşü evin sokağına girdiğinde sürüyle köpekle karşılaşan çocuklar var, hiçbirisi de fişlenmemiş, aşıyı tatmamış. Kâh saldırgan, kâh korkak, ne yapacağı belli olmuyor.. Geçen gün Kemal'i ısırmış hatta. Kurtulmuş kurtulmasına, bir şeyi yokmuş şimdi ama dedesi kamyonun arkasına doldurup yukarılara bırakmış yakalayabildiği köpekleri. Dönmüş uyumuş. uyanmış ki mahalledeymiş hayvanlar.
Zehirlese günah. ''Üzerine basmadığın bir karınca cehennemde olsan sana su taşıyacak diyor''. Belediyeye haber verse gelmez, gelse o da zehirler hem. Sanki bilmiyor ya olacakları!
Hayvan hakları varmış, her şeye bir çare bulunurmuş.. insan hakları gibiyse bulaşmak istemez.


Acaba Bu hikayelerden, o sokaklardan, kuduz olanlardan, kuduz edenlerden haberi var mıdır bu güzel ablalarımızın? Topuğu yıllanmış parke taşlarının arasına batar orada, nasıl gitsin el insaf biz de amma zalımız, değil mi?


Bak bir de böylesi var. Animal sex deniyor yanılmıyorsam.
Birleşmiş Milletlerce iyi niyet elçisi seçiliyorsunuz, yardım çalışmalarından eksik olmuyorsunuz, çok hayırseversiniz ama hayvanları sex objesi olarak kullanabiliyorsunuz. Tahrik edeci pozlar veribiliyorsunuz. Ata memenizi yalatıyor, yüzünüze orgazm olma halini verebiliyorsunuz. Amma da yetenekli oyuncuymuş değil mi arkadaşlar maşallah diyelim'. 3 Altın Küre'yi boşuna almamış.




Utanıyorum yeminle.
Ülkemde hayvanlara tecavüz ediliyor: kadınsızlıktan, abazanlıktan, cehaletten, fakirlikten gaddarlıktan, düşüncesizlikten... Peki ya Angelina Jolie'nin yaptığı?
Hayvan haklarında bunu nereye koyalım da kadını yargılayalım?
Oyundur, senaryodur, hayvan sevgisidir diyip geçelim mi?
geçemem arkadaş. Angelina ve türevleri tek kelimeyle tiksindiricisiniz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder