2 Kasım 2011 Çarşamba

MOLLOY

 ... O gece ay ya da başka bir ışık yoktu, dinleyişlerle dolu bir gece geçti; yaprakların, taç yapraklarının ve hiçbir engelle karşılaşmadığı için orada başka yerlerden de her şeyin gözlenmeye ve cezalandırılmaya uygun olduğu günden de farklı dolaşan havanın ve ne hava, ne de havanın devindirdiği, anlamadığım başka bir şeyin, belki de topraktan gelen ve öteki gürültülerin örttüğü ama uzun süre örtmediği uzak ve hiç değişmeyen gürültünün (çünkü her şey sessizliğe gömüldüğünde gerçekten kulak verip işittiğiniz bu gürültüyü işitmiyor insanlar) bir araya getirdiği küçük uğultu ve iç çekişlerle dolu bir gece. başka bir gürültü de uçurumlar ve çöller ülkesinin üzerinde uzanan şu bahçenin yaşamına dönüşen yaşamımın gürültüsüydü. evet, zaman zaman yalnız kim olduğumu değil, var olduğumu da unutuyordum, var olmayı unutuyordum. o zaman varlığımı bu denli iyi korumamı borçlu olduğum şu kapalı kutu olmaktan çıkıyordum. bir perde kalkıyordu ve ben, örneğin kökler ve yumuşak huylu saplarla, çoktan kurumuş olup da yakılmalarını bekleyen kazıklarla, gece molaları, gün ağarışı beklemeleri ve kış onu şu rezil kabuklarından kurtaracağı için kışa doğru şevkle savrulan gezegenin olanca çilesiyle doluyordum. ya da güvenilmez dinginliğiydim bu kışın, hiçbir değişikliğe yol açmayan erimesiydim karların ve olanca ürkünçlüğüydüm her şeye yeniden başlamanın. ama başıma sık sık gelmiyordu bu. çoğu kez ne mevsimleri ne de bahçeleri tanıyan kumun içinde kalıyordum. çok daha iyiydi böylesi. ama içindeyken dikkatli olmanız, kendinize sorular sormanız gerekiyordu, örneğin varoluşunuz hâlâ sürüyor mu diye, yanıt hayırsa, ne zaman bitti diye, yanıt evetse, daha ne kadar sürecek diye, yani düşler zincirinin ucunu elinizden kaçırmanıza engel olacak bir şeyler bulmanız gerekiyordu. seve seve sorular soruyordum kendime art arda, bunları seyretmek içindi yalnızca. hayır, seve seve sormuyordum, akılcıydı yaklaşımım, hâlâ var olduğumu kanıtlamak istiyordum. oysa hâlâ var olmam hiçbir anlam taşımıyordu benim için. düşünmek diyordum buna. neredeyse durmadan düşünüyor, durmaya cesaret edemiyordum... ''




**Samuel beckett, Üçleme : molloy- Malone ölüyor- adlandırılamayan (ayrıntı yayınları, sy. 52-53, çeviren uğur ün)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder